“En önemli şeyler, asla en önemsizlerin insafına bırakılmamalıdır.” – Goethe
2013 yılında yayımlanan Bir Tek Şey: Olağanüstü Sonuçların Ardındaki Şaşırtıcı Yalın Gerçek adlı kitabında Gary Keller, okuyucularına herkesin bir günde 24 saati olduğunu hatırlatıyor.
Peki, hepimizin bir günde 24 saati varsa nasıl oluyor da bazı insanlar daha çok kazanıyor, daha çok başarıyor ve daha çok işin üstesinden geliyor? Gary Keller’a göre işin sırrı “ufak ufak ilerleme” ilkesinde yatıyor:
“İstediğiniz herhangi bir işte başarılı olmak istiyorsanız yaklaşımınız her zaman aynı olmalı: Ufak ufak ilerlemek.
Ufak ufak ilerlemek, yapabileceğiniz her şeyi göz ardı edip yapmanız gerekeni yapmaktır. Her şeyin eşit derecede önemli olmadığını kabullenmek ve en önemli şeyleri bulmaktır.
Ufak ufak ilerlemek, istediğiniz şeyle yaptığınız arasında bağlantı kurmanın sağlam bir yoludur. Olağanüstü sonuçların, doğrudan odağınızı ne derecede daralttığınıza bağlı olarak belirlendiğini idrak etmektir.”
Gary Keller’ın bu tavsiyesi bana “Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız.” sözünü hatırlatıyor.
Şirketim Jotform’un temelinde de tek seferde tek bir işe odaklanma ilkemiz yatıyor. Bu yaklaşımımız sayesinde 2006 yılında yayınlandığından bu yana tek bir fikri 12 yılda 4 milyondan fazla kullanıcısı olan bir ürüne dönüştürebildik.
Bu süreçte dikkatimizi yan projelere kaydırıp alanımızı genişletebilirdik ama ben, başarının birçok alana yayılmaktan değil, tek bir alanda kendinizi sürekli olarak geliştirmekten geçtiğine inanıyorum. Jotform olarak işimizi farklı kollara ayırmadığımızdan 100’den fazla çalışandan oluşan ekibimizde her bir çalışanımız tek bir ürüne odaklanabiliyor.
Tek bir hedefe doğru ufak adımlarla ilerlemek kulağa basit bir işmiş gibi gelebilir ama hedefinize doğru ilerlerken her köşe başında taptaze fırsatların ve yeni maceraların sizi beklediğini unutmayın. Yolunuzun üzerindeki yeni fırsatlara kanma hatasına düşerseniz odak noktanızı kolayca kaybedebilirsiniz.
Zaman zaman farklı sularda yüzmeyi denemek isteyebilirsiniz. Ayrıca yaratıcılık çoğunlukla denemeler yapmanızı gerektirir. Ama burada dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta var. Bir işte başarıyı yakalamak ve kayda değer bir şeyler ortaya çıkarmak istiyorsanız odak noktanızı küçük tutmaya çalışmalısınız.
Örneğin, Jotform olarak her sene için bir odak noktası belirliyoruz. 2018 yılını veri yılı olarak belirledik. Buna göre Jotform ekiplerindeki herkes, verilerden yardım alarak kullanıcıların verimliliğini artırmanın yolları üzerinde çalışıyor. Bu doğrultuda farklı pozisyonlarda farklı çalışmalar gerçekleştirilse de herkesin tek bir ortak hedefi var.
En önemli şeyi bulup ona odaklandığınızda ne kadar büyük sonuçlar elde edeceğinize siz de şaşıracaksınız. Tek bir odak noktası belirleyerek ilerlememiz sayesinde sadece geçen yıl kazandığımız yeni kullanıcı sayısı 1 milyona ulaştı.
Siz de bu yaklaşımı benimsemek istiyorsanız önce bütün seçeneklerinizi belirleyip bu seçenekler arasında neyin en önemli olduğunu bulmaya çalışın. Böylece odaklanmanız gereken tek noktayı belirleyip çalışmaya başlayabilirsiniz.
Başlangıç noktanız mümkün olduğunca küçük olsun
Ufak adımlarla ilerleme tavsiyesini hedefinize ulaşma sürecinde birçok düzeyde uygulamanız gerekir. Hedefinizi ya da üzerinde çalışacağınız ana projeyi belirlemek bu yolda atacağınız ilk adım olacaktır. Ulaşmak istediğiniz hedefi belirledikten sonra sıra işinize daha yakından bakmaya geliyor.
Jotform olarak büyük bir proje üzerinde çalışmaya başlayacağımız zaman ilk yapacağım şeylerden biri kendime şu soruyu sormak oluyor:
“Bu iş için üretebileceğimiz ve bizi sonuca ulaştıracak en küçük ürün versiyonu ne olabilir?”
Bu yaklaşımımızı en yalın ve sade ürünü ortaya çıkarmaya dayanan MVP yaklaşımına benzetebilirsiniz.
Projeniz kapsamında bir mini ürün versiyonu oluşturduktan sonra geri bildirim toplama aşamasına geçebilirsiniz. Bu sayede kullanıcılarınızdan gelen geri bildirimlere göre ürününüzü geliştirerek daha büyük ve daha kullanışlı bir ürün ortaya çıkarabilir ve hayal bile edemeyeceğiniz yeniliklere imza atabilirsiniz.
Otomatik sistemler oluşturun
Teknolojinin kusursuz bir şekilde ilerlemediğini hepimiz biliyoruz; yakın zamanlara kadar yöneticilerimiz gecenin bir saati sunucularda meydana gelen sorunları çözmek için uyanmak zorunda kalabiliyordu. Böyle bir durumla her karşılaştığımızda bu soruna gerçek bir çözüm getirmenin gerekliliğini vurguluyordum ama Jotform ekibi, bir sorun olduğunda saat kaç olursa olsun o sorunla ilgilenmeye alışmış gibiydi. Jotform çalışanlarının ürüne bu denli bağlı olmalarını takdir ediyordum ama kimsenin gecenin bir yarısı uyanmak zorunda kalmasını da istemiyordum.
Sonunda bu doğrultuda bir adım atıp aradığımız çözümü otomatik araçlarda bulduk. Örneğin, artık sorunlu alanlardan birinde sunucularımız %80’lik doluluk oranına ulaştığında bu araçlardan bildirim geliyor. Bu otomatik araçlar sayesinde bu oran hiç %95’e çıkmadı. Odağımızı büyük ölçüde kendi üzerine çeken bir soruna otomatik araçlarla çözüm bulabilmiştik.
Sistemler oluşturmanın eğlenceli bir yanı olmadığını biliyorum ama bu sistemler işiniz için bazen hayati öneme sahip olabiliyor. İşinizde verimli süreçler oluşturmanın ve mümkün olduğunca çok adımı otomatik hale getirmenin önemini azımsamayın. Bu yaklaşımı benimseyerek zamanınızın ve enerjinizin daha büyük bir kısmını, belirlediğiniz “tek bir hedefe” yoğunlaştırabilirsiniz.
Bu noktada ufak adımlarla ilerleme ilkesini ekip düzeyinde nasıl hayata geçirebileceğinizden biraz bahsetmek istiyorum.
İş birliği ve ekip çalışması
“İnsanlar genellikle yanlış bir iş üzerinde çok çalışıyor. Bense doğru iş üzerinde çalışmanın çok çalışmaktan daha önemli olabileceğine inanıyorum.”
– Caterina Fake, Flickr ve Hunch’ın kurucu ortağı
Bir lider belirleyin
Spor takımlarının bir koçu ya da kaptanı olur; her orkestranın bir kondüktörü vardır. Benzer şekilde, büyük ölçüde iş birliğine dayalı olsa bile grup etkinlikleri de bir liderin öncülüğünde gerçekleştirildiğinde daha etkili olabilir.
Jotform’da içerisinde birçok işlevi bir arada barındıran her ekibimizin bir lideri var ve başarılı liderler hem odaklanma hem de verimlilik konusunda büyük fark yaratabiliyor.
Peki, başarılı bir lider nasıl olur?
Kendi deneyimlerime dayanarak, başarılı liderlerin hızlı ve akıllıca kararlar verdiğini söyleyebilirim. İyi bir lider olmanın yolu iyi bir dinleyici olmak, bilgi toplamak ve grubu hedeflerine bir adım daha yaklaştıracak seçimler yapabilmekten geçer.
Bir ekibiniz yoksa ve tek başınıza çalışıyorsanız kendi kendinizin lideri olmanız gerekebilir. Bir iş üzerinde çalışırken zaman zaman yaptığınız işe uzaktan bakıp kendi yönünüzü belirleyebilirsiniz.
Bu aşamada başkalarından yardım da isteyebilirsiniz. Bir arkadaşınız, meslektaşınız ya da bir danışmandan fikir istemek işinize farklı bir bakış açısıyla bakmanızı sağlar. Ancak başkalarından fikir almış olsanız da son kararın yine size ait olduğunu unutmayın.
Kendinize belirlediğiniz sınırları aşmadan keşfe çıkın
Tek bir odak noktası belirlemek ve bu doğrultuda çalışmanın özellikle yaratıcı bir işle meşgul olan kişiler için biraz sıkıcı olabileceğinin farkındayım. Ama tek seferde tek bir işe odaklanmak demek verimlilik uğruna kendinizi sonsuz bir sıkıntı denizine atmak demek değil. Kendinize bazı sınırlar belirleyerek odak noktanızı kaybetmeden keşfe çıkmanın tadını çıkarabilirsiniz.
Kendi oyun alanınızın çizgilerini belirleyin ve bu alan içerisinde dilediğiniz gibi oynayın.
Jotform’da her sene için kendimize büyük bir hedef belirlediğimizden daha önce bahsetmiştim. Bu tek bir hedefe ulaşmak için kendimize koca bir yıl ayırdığımız için bu hedefe doğru ilerlerken ekiplerimize bazı yeniliklerin peşinden gitme fırsatı sunabiliyoruz. Sonuçta ulaşmamız gereken yere varmak için çok zamanımız oluyor.
Ayrıca ilginç fikirlerin yeniliğe giden yolu aydınlattığını çok iyi biliyorum. Bu yüzden Jotform olarak tüm ekip arkadaşlarımızı farklı fikirleri deneme konusunda teşvik ediyoruz.
Ekibiniz keşfetme konusunda istekliyse hedefinize giden yolda sınırlarınızı belirleyerek kimsenin yolunu kaybetmediğinden emin olabilirsiniz.
Örneğin Jotform’da her Cuma düzenlediğimiz “demo günleri” yolumuzu belirlememize yardımcı oluyor. Bu demo günlerinde herkes kimin ne işle meşgul olduğunu görebiliyor. Ekiplerimizden birinin ana hedefe giden yoldan sapmaya başladığını fark ettiğimizdeyse işleri tekrar doğru yola döndürmek için adımlar atabiliyoruz.
Henüz birlikte çalıştığınız bir ekibiniz yoksa bile bir girişimci olarak kendi sınırlarınızı belirleyebilirsiniz. Üzerinde çalıştığınız projeyi kocaman bir yuvarlak olarak düşünün ve bu büyük yuvarlağın içinde bir sürü küçük yuvarlağın olduğunu hayal edin. Kendiniz için sınırlar belirlemeyi başardığınızda bu alan içerisinde dilediğiniz gibi keşfe çıkabilirsiniz.
Verimlilik ve teknoloji
Science dergisinde yayınlanan ve 2010 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada Harvard Üniversitesi psikologlarından Matthew A. Killingsworth ve Daniel T. Gilbert, insanların uyanık kaldığı sürenin yaklaşık olarak %47’sini üzerinde çalıştıkları işten farklı bir konu üzerinde düşünerek harcadığını ortaya koyuyor. İşin daha da ilginci, dikkatimizi bu şekilde farklı konulara vermek bizi mutsuz ediyor.
Killingsworth konuyu şu sözlerle açıklıyor:
“Kişinin mutluluk düzeyini, bir işle meşgulken dikkatinin dağılıp dağılmadığına bakarak anlayabilirsiniz. Aslına bakarsanız dikkatinizin yaptığınız işten ne sıklıkla uzaklaştığını ve dikkatinizin gittiği yönü izlemek, mutluluk düzeyinizi belirleme konusunda meşgul olduğunuz işlere bakmaktan daha etkili olabilir.”
Bu açıdan düşünürsek aslında odağımızı korumak, ne yapıyor olursak olalım kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayabilir. Bir işe başlamaktan tutun da Instagram’da gezinmeden bir tablo üzerinde çalışmayı tamamlamaya kadar her konuda tek seferde tek bir işle meşgul olmak, hem harika sonuçlar elde etmenize hem de bütün süreçten daha çok keyif almanıza yardımcı olur.
Odak noktanızı kaybetmemeniz için startup ve verimlilik uzmanlarının sayısız önerisi olabilir ama ben sizlere kendi yöntemimden bahsetmek istiyorum:
Zamanınızın sınırlarını belirleyin
Zamanınızı sınırlandırmak ilginç bir şekilde motivasyonunuzu artırabilir ve daha verimli çalışmanıza yardımcı olabilir.
Yapacağınız iş ne olursa olsun bu işi belirli bir süreye sığdırmaya çalışın ve bu süre boyunca e-postalar, aramalar, mesajlar, son derece cazip görünen kahve molaları ya da kedinizle oynamak gibi dikkatinizi dağıtabilecek her şeyi görmezden gelin.
Belirlediğiniz bu süreyi dikkatinizi hiçbir şeyin dağıtmasına izin vermeden tamamlayabildiyseniz kısa bir molayı hak ettiniz demektir.
Bu stratejiye bir örnek olarak Pomodoro tekniğine göz atabilirsiniz. Bu teknikte her iş, 25 dakikalık sürelere ayrılır.
Zamanı sınırlandırma uygulamasını büyük girişimlerinize de uyarlamanız mümkün. Jotform’da her sene için bir hedef belirlememizi buna örnek olarak gösterebiliriz. Bu yaklaşımımıza göre belirlediğimiz hedefe ulaşmak için 365 günlük bir zaman sınırı belirlemiş oluyoruz ve bu süreçte yolumuzdan sapmamaya gayret gösteriyoruz.
Bu ilkeyi projelerinize, ekiplerinize, ürünlerinize, yani odaklanmanız gereken hemen her şeye uyarlayabilirsiniz.
Enerjinizin sınırlarını belirleyin
Her insanın enerjisinin sınırları vardır. Pepsi’nin CEO’su Indra Nooyi ya da moda tasarımcısı Tom Ford gibi günde çok az bir uykuyla çalışabilen insanların bile enerjisi bitebilir.
Tek seferde tek bir işe odaklanma yaklaşımınız sayesinde kıymetli enerjinizi koruyabilirsiniz. Ayrıca bu yöntem, tıpkı zamanınızı sınırlama uygulaması gibi, enerjinizi en önemli olan neyse ona odaklamanızı kolaylaştırır.
Örneğin ben, gün içerisinde büyük bir görüşmem varsa bu görüşmeden önce ve sonra programıma başka bir toplantı daha koymamaya dikkat ediyorum ve gece uykumu aldığımdan emin oluyorum. Enerjimi dengede tutmak için lifli gıdalar tüketmeye ve sakin kalmama yardımcı olacak şeyler yapmaya çalışıyorum.
Ev ve iş hayatı
“Tek bir işe odaklanarak ve o işi gerçekten çok iyi yaparak büyük ilerlemeler kaydedebilirsiniz.” – Kevin Systrom, Instagram’ın kurucu ortağı
Haziran 2018’de, bir mesaj panosu uygulaması olan Blind’ın yaratıcıları en büyük teknoloji şirketlerinden 30’unda çalışan 11.000’den fazla çalışanın katılımıyla bir anket gerçekleştiriyor.
Ankette katılımcılara “Kendinizi mesleki anlamda tükenmiş hissediyor musunuz?” sorusu yöneltiliyor ve yalnızca “evet” ya da “hayır” seçenekleri veriliyor.
Katılımcıların %57’sinden fazlası “evet” yanıtını veriyor.
Anket yalnızca 30 teknoloji şirketiyle sınırlanmıştı ve sonuçlar kişilerin kendi beyanına dayanıyordu (yani, katılımcılar doktor, psikolog ya da diğer uzmanlarca incelenmedi) ama ben anketin sonuçlarının pek de şaşırtıcı olduğunu düşünmüyorum.
Çoğumuz adeta durdurma tuşu olmayan bir koşu bandında düşmeden devam etmeye çalışıyoruz.
Teknolojinin gelişimiyle birlikte her geçen gün daha da silik hale gelen, iş hayatı ve kişisel hayat arasındaki sınırı görmek birçoğumuz için zor ve karmaşık olabilir.
Bu sınır tam olarak nerede? Hafta sonları e-postalara bakmamız gerekiyor mu? Birçok insan için bu soruların cevabı net değil.
Örneğin, 2015 yılında gerçekleştirilen bir çalışmaya göre tam zamanlı çalışanların %97’si çalışma yeri ve zamanı konusunda bazı esnekliklere sahip olsa da bu çalışanların yalnızca %40’ına işverenleri tarafından bu konuda açıklama yapılmış.
Bir şirkette çalışmak yerine kendi işinizi kurmayı seçtiyseniz kendi kendinize bu çizgiyi belirlemek daha da zor olabilir. Çözüm ise çalıştığınız her alanda mümkün olduğunca çok sınır belirlemekte yatıyor.
Ara vermeyi ihmal etmeyin
Mümkün olduğu sürece işinizi kişisel hayatınızdan ayırmaya çalışın.
Bu söylediğim bazılarınıza çok basit bir işmiş gibi gelebilir ama örneğin, evden çalıştığınız zamanlarda sınırlar bulanıklaşabilir. Bu noktada çalışma saatlerinizi kesin olarak belirlemek ve bu süreler dışında çalışmamak oldukça faydalı olabilir.
Ben her iş gününün sonunda işimi ofiste bırakabilmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Ailemle güzel zaman geçirmek ve dinlenip yenilenmek için kendime de zaman ayırabilmek istiyorum. Ayrıca hafta sonları çalışmamaya özen gösteriyorum. Ama mesela Pazar günü aklıma güzel bir fikir geldiyse unutmamak için bu fikri not alıp daha derinlemesine bir araştırmaya girişmiyorum ya da ekibimle paylaşmam gereken bir durum varsa ilgili kişilere “PAZARTESİ İÇİN” başlıklı bir e-posta gönderiyorum.
Aynı şeyi tüm Jotform çalışanlarına da öneriyorum. Herkesten cep telefonlarından Slack uygulamasını kaldırmasını istemiştim. Böylece kimse ofisten çıktıktan sonra işle ilgili mesajlarla ilgilenemeyecekti. Aynı şekilde çalışanlarımdan birinin gecenin bir vakti e-postaları yanıtladığını gördüğümde kendisine bu işi sabah bırakmasının daha faydalı olacağını hatırlatıyor, kendim de bu tavsiyeye uymaya çalışıyorum.
Tatile çıkın
Hemen her yazımda, tatillerin performansınız üzerinde yaratacağı olumlu etkilere kısa da olsa değiniyorum. Kendi işinizi kurmak ya da belirlediğiniz büyük hedeflere ulaşmak için dişinizi tırnağınıza takmış olsanız da işe ara vermeniz mutlaka gereklidir. Dinlenmeden aralıksız bir şekilde çalışmanın bir süre sonra sizi olumsuz yönde etkilediğini fark edeceksiniz.
Örneğin ben, her yıl şirketimden bir haftalığına uzaklaşıp memleketim Erdek’e gidiyorum ve ailemle birlikte zeytin topluyorum.
Bedeninizin yenilenmeye her zaman ihtiyacı var ve beyninizin tüm o öğrendiklerini pekiştirmesi gerekiyor. Beyninize ve bedeninize ihtiyaç duyduğu rahatlamayı sunmanın yanında, mola vermek daha mutlu ve verimli bir hayat sürmenize yardımcı olacaktır.
Bu söylediğimi destekleyecek verilere kısaca göz atacak olursak:
- İnsanların %64’ü tatilden sonra kendini “dinlenmiş hissediyor ve işe dönmek için sabırsızlanıyor.”
- Doğada yürüyüşe çıkmak ve dört gün boyunca tüm teknolojik cihazlardan uzaklaşmak, yaratıcılığınızı %50 oranında artırabilir.
- Çalışanların her yıl bir gün fazladan ücretli izin yapması ABD ekonomisine 73 milyar dolarlık bir katkı sağlayabilir.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz ama şimdilik burada bırakalım.
Uzun lafın kısası her ne yapıyorsanız kendinizi her şeyinizle o işe verin. Bu işin bir plan oluşturmak, bir roman yazmak, ağırlık kaldırmak ya da Bolonez sosunu damakları şenlendiren bir lezzete dönüştürmek olması hiçbir şeyi değiştirmez. Tek yapmanız gereken işinize sıkı sıkı sarılmaktır.
Hangi işin her şeyden önemli olduğunu bulun, o işi sonuca ulaştırın ve bir sonrakine geçin. Bu sayede amaçlarınıza bir bir ulaşmanın ne kadar kolay olduğunu siz de göreceksiniz.
Yorum Gönder: